Uğur Dündar’ın ısrarla aramasına dönmedi: Federasyonda suistimal

Gazeteci Uğur Dündar, Sözcü gazetesindeki köşesinde Merkez Hakem Kurulu (MHK) Başkanı Ahmet İbanoğlu’nun okul müdürlüğü döneminde başından geçen bir soruşturma dosyasına yazısında yer verdi.

7 Ağustos 1988 tarihli rapor, Maliye Bakanlığı Denetim Birimi, İzmir Grup Başkanlığı’na bağlı bir müfettiş tarafından hazırlandı.

Raporun konusunun “Denizli Atatürk İlköğretim Okulu’nda görevli olup daha sonra emekliye ayrılan ya da başka bir okula tayin edilip giden öğretmenlerin, okulda halen görevlerine devam ediyormuşçasına maaşlarının her ay bordrolara dahil edilmeleri ve tahakkuk memuru ile okul müdürünün imzasından sonra, saymanlıkça ödeme yapılmak suretiyle Hazine zararının oluşması…” olduğunu belirten Uğur Dündar’ın yazısı şöyle:

56 sayfalık rapordan alıntıladığım bu gerekçe ile okula gelen müfettiş, ne kadar Hazine zararının oluştuğu ve sorumluların tespiti amacıyla soruşturmaya başlıyor.

İlk aşamada 20 civarında emekli olmuş, ya da başka okullara tayin edilmiş öğretmene maaş tahakkuk ettirildiği ve bunun yıllar boyu sürdüğü belirleniyor.

Soruşturma derinleştirilince Atatürk İlköğretim Okulu mutemedi Nazlı Basan Çakmak’ın bordroları 5 nüsha olarak hazırladığı, bunlardan 4’ünün doğru olduğu, 1 tanesine ise okuldan emekliye ayrılan ya da başka okullara tayini çıkan öğretmenlerin de dahil edilerek tahakkuk memuru ve okul müdürünün imzasından geçirildiği tespit ediliyor. İmzalar alındıktan sonra da bu sahte bordro ödeme evrakıyla birlikte muhasebe müdürlüğüne getiriliyor.

Müfettiş sahte işlemleri ustalıkla yapan Nazlı Basan Çakmak’ın bu kadar kişinin önünden evrakları rahatça geçirmesinde başının neredeyse karnına değecek kadar kambur olmasının ve Atatürk İlköğretim Okulu’nun Müdürü Ahmet İbanoğlu’nun tavizkar tutumunun etken olduğunu, aldığı ifadelerle tespit ediyor. Ayrıca usulsüz işlemlere 1992 yılı sonunda başlayıp 1993 yılı sonunda devam ettiğini, Ahmet İbanoğlu’nun okula müdür olarak atandığı 1994 yılından itibaren düzenli ve sistemli hale getirdiğini belirliyor.

Bu sahte işlemleri yapan ve o günün para birimiyle toplamda 20 milyar liradan fazla Hazine zararına sebep olan mutemet Nazlı Basan Çakmak 24.01.1998 tarihinde vefat ettiğinden ifadesi alınamıyor ve kimlerle işbirliği yaptığı belirlenemiyor.

Ancak raporda Ahmet İbanoğlu’nun ifadesi (özetle) şöyle yer alıyor:

“Atatürk İlköğretim Okulu’nda 1990-92 ve 1994 şubat ayından 1996 Kasım ayına kadar iki dönem müdürlük yaptığını… Nazlı Basan Çakmak’ı sakat bir insan olmasına rağmen zeki, çalışkan ve dürüst bir insan olarak gördüğünü… Çakmak’ın maaş bordroları ve diğer belgeleri bilgisayardan çıkardıktan sonra imza atması gereken yerler açık olacak şekilde önüne koyduğunu, ara sıra en üstteki maaş listesine baktığını ve herhangi bir tutarsızlık görmeyince evrakları imzaladığını… Nazlı basan Çakmak’ın ölümünü İstanbul’a maç yönetmek için gittiği sırada öğrendiğini, ölümünden bir hafta sonra Atatürk İlköğrenim Okulu’nu başsağlığı için aradığını, okulda herhangi bir eşyasının kalıp kalmadığını sorduğunu, bunu yardım amacıyla sorduğunu, okuldan ayrılmadan hemen önce Nazlı Basan Çakmak’ın Yapı ve Kredi Bankası’ndaki okula ait tüm hesaplardan para çekmesini sağlayan yetki belgesini imzaladığını…”

Evet İbanoğlu’nun ifadesi kısaca böyle…

Ancak müfettişin ifadesine başvurduğu diğer görevliler onu doğrulamıyor.

Hatta “Ahmet İbanoğlu ile mutemedin amir memur ilişkisi dışında samimi olduğunu ve okulda tutulan hesaplardan her ikisinin aynı derecede bilgi sahibi bulunduğunu düşündüklerini…Müdürün odasındaki telefonlara bile onun baktığını… Onun odasına öğretmenlerden bile daha rahat girip çıktığını, müdürün dışarıya giderken bile sadece ona haber verdiğini, İbanoğlu ve eşinin, mutemet ve eşiyle dışarıda yemeğe çıktıklarını… Mutemedin son dönemde ekonomik durumunun ev satın alacak kadar iyileştiğini, ancak bunun eşine söylenmemesini istemesini garip karşıladıklarını… Nazlı Basan Çakmak öldükten sonra Sevil Kaynak İlköğretim Okulu’nda Müdürlük yapan Ahmet İbanoğlu’nun kendilerini aradığını ve (merhumenin) masasında telefon defteri gibi özel bir eşyası varsa bunları eşine götürmesini istediğini ve bunu tekraren söylediğini… Hatta Nazlı Basan Çakmak’ın usulsüz çektiği para az bir miktar olsa, kendisinin yatırıvereceğini belirttiğini…” ifade ediyorlar.

Gelelim raporun sonuç bölümüne:

– “Nazlı Basan Çakmak’ın ölmesi nedeniyle Türk Ceza Kanunu’nun 96. Maddesindeki ‘Maznunun vefatı hukuku amme davasını ortadan kaldırır…’ hükmü gereğince kamu davası düşmektedir. Ölümü aynı zamanda disiplin cezasının uygulanmasını da imkansız kıldığından bir ceza tayini konusunda tarafımızca bir öneride bulunulmamaktadır.”

Ahmet İbanoğlu hakkındaki talebe gelince;

Müfettiş yukarıda belirttiğimiz ifadelere yer verdikten sonra şöyle devam ediyor: “İbanoğlu’nun mutemedin öldüğünü duyunca okulu arayarak masasında dosyaların olup olmadığını öğrenmesi ve eğer dosya mevcutsa hemen mutemedin eşine götürmesini ifade etmesi kuşkuları arttırmaktadır. Müdür Ahmet İbanoğlu’nun başka bir okula tayin olduğunu bildiği halde mutemede giderayak okulun tüm hesaplarıyla ilgili geniş kullanma yetkisi vermesi de diğer bir kuşkulu durumdur. (…)

Ahmet İbanoğlu ifadesinde; mutemedin doğru bordrolarla birlikte sahte bordroyu da getirdiğini ve doğru olan bordroyu en üste koyduğunu ve kendisinin ismi açık olan yerleri imzaladığını, bu nedenle sahte bordroyu göremediğini söylemesine karşın, eğitim ve öğretime hazırlık ödeneğinin alınması için okulda çalışan öğretmen sayısını gösterir yazıyı imzalamış ve öğretmen sayısını görmemesinin imkansız olduğu hususunu açıklayamamıştır.

Sayılan tüm bu nedenlerle Ahmet İbanoğlu’nun mutemedin yaptığı bu olaylara iştirak ettiği ve Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddesinde belirtilen “GÖREVİ SUİSTİMAL” suçunu işlediği kanatine varılmıştır.

Disiplin cezası yönünden ise Ahmet İbanoğlu’nun yukarıda belirtilen hareketi 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/D-c maddesine uymaktadır. Buna göre “görevi ile ilgili olarak her ne şekilde olursa olsun çıkar sağlamak”, anılan maddede “kademe ilerlemesinin durdurulması” cezasını emretmektedir. Bu nedenle Ahmet İbanoğlu’nun kademe ilerlemesi cezası ile tecziye edilmesini gerektirmektedir. İşlenen fiil en son 1996 yılının kasım ayında yapıldığından zaman aşımı söz konusu değildir. 07.08.1998-İzmir”

Raporu birkaç kez okuduktan sonra geçen Pazar günü saat 16.00 civarında, sorumlu ve ilkeli gazetecilik anlayışım gereği MHK Başkanı Ahmet İbanoğlu’na ait, üzerinde profil fotoğrafı olan, (sonradan silindi) bir Süper Lig hakeminden aldığım WhatsApp hattına şu mesajı gönderdim:

“Sayın İbanoğlu,

Ben Uğur Dündar. Sizin Denizli Atatürk İlköğretim Okulu Müdürü iken okul saymanıyla birlikte geçirdiğiniz soruşturmanın akıbetiyle ilgili sorularım olacak.

Sizinle görüşmeden müfettiş raporunu yazmak istemiyorum.

Dönüşünüzü bekliyorum.

Saygılarımla.”

Ancak o gün ve saatten, dün bu yazıyı kaleme almaya başladığım saat 13.00’e kadar İbanoğlu beni arayıp bilgilendirmedi.

Buna rağmen dün aynı telefon numarasından bir kez daha aradım, ancak açmadı.

Kendisine burada bir suç isnat etmiyor sadece müfettiş raporunu yayımlamakla yetiniyorum.

Mutemet öldüğü için, delil yetersizliğinden ya da başka bir nedenle bir ceza almamış olabilir.

Görüşmüş olabilsem bunları soracaktım.

Yorum yapmıyor, Merkez Hakem Kurulu Başkanlığı gibi çok önemli bir görevde bulunan Sayın İbanoğlu’nun yöneticilik anlayışı ve liyakatiyle ilgili yorumu sizlere bırakıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir